Kurban Bayramınız Mübarek Olsun

İSLAM TOPLUMUNU İNŞA EDEN BİR DEĞER OLARAK KURBAN BAYRAMI

Rabbimizin İslâm ümmetine iki hediyesi, ilahi ikramı ve lütfundan biri olan Kurban Bayramı dini mahiyeti itibariyle kutsiyet ifade ettiğinden Müslümanların hayatında ayrı bir değere sahiptir.

Kurban, Rabbimizle Kulluk İlişki ve İletişimimizi Canlı Olarak Sağlar

İnsanlık tarihi kadar uzun bir geçmişe sahip olan Kurban[1], İslam’la şirkten arındırılarak, insanın Rabbiyle ilişkisinde, manevi ve ruhi iletişimini sağlayan önemli ibadetlerden birini teşkil eder.

Kişi kurban kesmekle, her şeyden çok sevdiği Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmak, O’na dini duyarlılığı, takvası[2] ile en yakın olmak (kurbiyyet) için emrine boyun eğmiş, verdiği nimetlerin şükrünü yerine getirmiş ve kulluk bilincini canlı olarak ortaya koymuş olur.

Kurban, Âlemlere Rahmet Resul-ü Ekrem’in Sünnetine İttiba Etmiş, Evrensel Bir Değer Olarak O’nun sünnetini Yaşatmış Olur.

Diğer yandan Müminler kurban kesmekle, Hz Peygamberin sünnetine ittiba etmiş olur. Zira Hz. Peygamber kurbanın meşru kılındığı Hicret’in 2. Yılından vefat edinceye kadar her yıl kurban kesmiş, kurban kesmeyi hiç terk etmemiştir[3]. Hali vakti yerinde olanların kurban kesmesini emir ve tavsiye etmiştir.[4] “Kurban Bayramında Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade etmiştir” [5]

Ayrıca Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in Cenâb-ı Hakk’ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduklarını simgesel davranışla göstermiş olurlar.

 

Kurban, İnsanlar Arası İlişkilerde Dini, Kültürel ve Sosyal Değerleri Onarıcı ve Geliştirici Role Sahip Bir İnanç Unsurudur.

Kurban Bayramı aynı zamanda insanın çevresiyle, ferdi ve toplumsal ilişkilerinde yozlaşan, erozyona uğrayan sosyal ve kültürel yapıyı onarıcı, sarsılan toplumsal birlik ve kardeşlik ruhunu koruyup geliştirici özelliği ile insan hayatında önemli bir inanç unsuru olarak yer alır.  

Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar; sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle gıda krizinin bütün toplumları etkilediği günümüzde et satın alma imkânı bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda onun bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür.

Kurban Bayramı, Çocuklarımıza Değerlerimizin Anlatılması ve Aktarılması İçin Önemli Bir Fırsat Sunuyor.

Kültürümüz ve geleneklerimizin bir parçası olan bayramlar; sosyal dokuyu güçlendiren sevgi, ilgi ve paylaşmak gibi değerlerin yaşandığı bu atmosferden çocuklarımızın hissettirilmesi önem arz ediyor. Çünkü çocuklar bayramlarda kendilerini özel hissediyor ve bu ilgi onlarda aidiyet duygusunu geliştiriyor.. Çocukluk yıllarında sosyalleşme ve kişiliğin inşasında düşünce, duygu, davranış ve değerler onun hayalleri ve zihin haritasında yetiştiği ortam ve aile çevresi kişilik gelişimini etkiliyor, burada bayramlar önemli bir yer tutuyor.

“Nerede o eski bayramlar, geçmiş bayramlar başka” derken hepimiz çocukluğumuzun bayramlarını hatırlıyor ve özlüyoruz. Çocuklara değer verilen ve özel davranılan günler olduğu için çocuklar bayramları çok seviyor. Bu özel günlerde sevmeyi, paylaşmayı ve kendi dışındakilere değer vermeyi bayramlarda hissediyor ve yaşıyor. Bunun için sadece çocuklara bayramda harçlık ve hediye ile sevindirmekle yetinmemeli, onların da kardeşlerine arkadaşlarına hediyeler vermeleri, hatta kurban etini komşu ve ihtiyaç sahiplerine dağıtırken onların da buna iştirakleri sağlanarak, sevmenin ve paylaşmanın manevi hissi ve sevincini tattırmalıdır.

Hep Buruk Bayramlar

Ne yazık ki İslam coğrafyası; kutuplaşmanın, ekonomik, siyasi, dini, etnik ve ideolojik bölünmüşlüğün sonucu; bağımsızlık ve özgürlüğü, küresel hegemonyanın insafına kalmış vaziyette sömürge alanı konumunda. Özellikle Filistin topraklarında Siyonist İsrail’in işgal ve katliamları, Doğu Türkistan, Afrika, Arakan ve diğer diğer topraklarda yaşanan çocuk, kadın, yaşlı demeden bütün dünyanın gözü önünde yapılan zulüm ve katliamlar bayram sevincimizi kursağımızda bırakıyor, içimiz acıyor, gözyaşlarımızla çaresiz seyrediyoruz.

Ümitsizlik deryasında değiliz, hayat mücadele ile devam ediyor, tarihi bir gerçeklik olarak; Türkiye’nin konjonktürel anlamda mevcut konumu ve tutumuyla çabaları inşallah bu zulmün sona ermesine fırsat verecektir, inancındayız. Bunun gerçekleşmesi  özü merhamet, ahlak ve adalete dayanan İslâm Medeniyetinin inşası ile mümkün  olduğu, tarihte yaşanmış bir gerçeklik olarak unutmamalı, bu ideali canlı tutmalıyız.

Kurban Bayramı, bütün dünya Müslümanlarını Hac ibadeti vesilesiyle Kâbe’de Tevhid sancağı altında buluşmasının: bir büyük kongreye dönüşerek iç ve dış sorunlarının müzakere edildiği, çözümlendiği, küresel bir birliğin ve ittifakın sağlandığı bir duruma dönüşmesi en büyük dileğimizdir.

Bu vesile ile Kurban Bayramının ferdi ve toplumsal yaralarımızın sarılması, dayanışma, birlik, kardeşlik ruhunun yaşandığı sevgi toplumunun İslam’ın Tevhid şemsiyesi altında buluşmasına vesile olması diler, Rabbimizden bayram sevincimizin daim olmasını niyaz eder, Aziz Milletimiz ve İslam âleminin Kurban bayramını tebrik ederiz.

Abidin MEMİLİ

Anadolu Eğitim Kültür Bilim Vakfı

Yönetim Kurulu Başkanı

 

[1] Hac 22/34. “Biz her din, her toplum için kurban kesmeyi meşru kıldık. İnsanlar Allah’ın onlara rızık olarak verdiği kurbanlıkları keserken yalnız O’nun adını anın. Unutmayın ki, Sizin tanrınız Tek tanrıdır. O halde O’na yürekten teslim olun. Kurban keserken yalnız O’nun adını anın. Ey Peygamber! Sen Allah’ın emirlerine içtenlikle boyun eğen müminleri (cennetle) müjdele”.

[2] Hac 22/37. “Fakat Şunu bilin ki, kestiğiniz bu hayvanların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşmaz. O’na ulaşacak olan sadece sizin takvanız; bu konudaki samimi niyet ve davranışlarınızdır. Gerçek işte budur. O halde size verdiği bu imkânlar sebebiyle O’nu yüceltin, kurbanı keserken tekbir getiri”.

[3] (Tirmizî, Edâhî, 11 [1506-1507]; bkz. Buhârî, Hac, 117, 119 [1712, 1714]; Müslim, Edâhî, 17 [1966]).

[4] “Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın” (Müsned, II, 321; İbn Mâce, “Eḍâḥî”, 2) “Ey insanlar, her sene her ev halkına kurban kesmek vâciptir” (İbn Mâce, “Eḍâḥî”, 2; Tirmizî, “Eḍâḥî”, 18)

[5] (Tirmizî, Edâhî, 1 [1493]; İbn Mâce, Edâhî, 3 [3126]).